Empresyonizm (İzlenimcilik)

Empresyonizm yeni görüşü izleyen yeni bir resim yöntemi olarak nitelendirilebilir;  bu akım, aynı zamanda saf ve yalın duyarlığa yeniden duyulan bir özlemdir. Empresyonizm, tamamen görsel, içgüdüsel bir sanat anlayışını belirler. Sürekli yenilenen bu bakış biçimi, ışık ve ışığın geçişen türlü değişimleriyle yaratılır ve resmin asıl konusu olacak kadar büyük boyutlara ulaşır.

Bunun bir sonucu olarak, manzara resimleri öteki tüm resim çeşitlerinden ağır basmış; dinsel, mitolojik ve tarihi konulu resimler az çok ortadan silinmiştir.

Claude Monet, Nilüfer Havuzu Yeşil Uyum
Claude Monet, Nilüfer Havuzu Yeşil Uyum

Artık, ressamlar çalışmalarını hemen hemen tamamen açık havada sürdürüyor, doğanın sürekli değişimi içinde kaçıp giden her bir izlenimi yakalamak istediklerinden, resimlerini tual üzerinde mümkün olduğunca kısa bir sürede canlandırmaya çaba gösteriyorlardı. Böylelikle Empresyonist ressamlar önceden bir şey tasarlamaksızın, neresi onlara ilham vermişse, orada durup sehpalarını kurarak resim çalışabiliyor; yürürken birdenbire, doğada çabucak gelip geçen kısa süreli bir ışık etkisinin büyüsüne kapılıp hemen orada bunun resmini yapabiliyorlardı. Dalgaların hareketi, denizi gökyüzünden ayıran ufuk çizgisi, şarıldayarak akan nehirler, devamlı değişen bulutlarıyla gökyüzü, güneş ışığının parıltılı etkileri, büklümlenen sis ve karın gözleri kamaştıran parlaklığı, Empresyonist ressamların resmetmeyi sevdikleri konular arasında sayılabilir.

Armand Guillaumin, Ivry Günbatımı
Armand Guillaumin, Ivry Günbatımı

Teknik açıdan bakıldığında, Empresyonist ressamlar, biçim ve rengi olması gerektiği gibi değil; ışığın çarpıcı etkileri altında, gerçekten gördükleri gibi resmettiler. Bu, onları sanatın birçok geleneksel ilkesini terketmeye yöneltti. Nesnelere biçimlerini veren ve hacim etkisi uyandıran kesin çizgiler bundan böyle bırakılarak, yerine birbirinden ayrı, tek tek fırça dokunuşlarından yararlanıldı. Geometrik kurallar üzerine kurulmuş olan perspektif artık kullanılmıyordu; ama onun yerine, boşluğu ve hacmi belirlemek için ön plandan başlayarak gerilerde ufka kadar uzanan dereceli tonlar ve renk çeşitlerinden yararlanılıyordu.

Empresyonist ressam, herhangi kesin bir geometrik biçimi olmaksızın, çok sayıda düzensiz dokunuşlarının bir araya getirilmesiyle, uzaktan bakıldığında yaşayan bir varlık izlenimi veren, canlı, titreşen vuruşlar görür. Akademik bir ressam, nesneleri perspektif uyarınca, perspektif düzlemlerdeki plana göre düzenli bir biçimde yerleştirilmiş, sanki içinde hayat olmayan bir çerçeve, kuramsal bir şey olarak görür. Ancak Empresyonist ressama göre perspektif sayısız, neredeyse seçilemeyen dokunuşlar ve tonlardan kurulu, sabit olmayan, hep hareket halinde olan bir şeydir.

Bu akımın en büyük sanatçıları, Claude Monet, Camille Pisarro, Alfred Sisley, Armand Guillaumin, Berthe Morisot, (Degas, Manet bağımsız olmakla birlikte bu akıma dahil edilebilir) gibi ressamları sayabiliriz. Bu akımın dünya üzerinde en büyük etkileri, 1870-1880 yılları arasındaki dönemlerdir.

Pisarro, Montmartre Bulvarı
Pisarro, Montmartre Bulvarı
Edouard Manet, U.S.S. Kearsarge vs. C.S.S. Alabama
Edouard Manet, U.S.S. Kearsarge vs. C.S.S. Alabama

1874’te fotoğrafçı Nadar’ın önerisiyle atölyesinde açılan sergiye 30 kadar sanatçı katıldı, empresyonizm deyimi, Claude Monet’in sergideki “Impression: Soleil Levant” (İzlenim: Gün Doğumu) adlı eserinden alınmıştı. Empresyonizm yeni bir görüşü izleyen resim yöntemiydi. Resimler tek tek fırça vuruşlarıyla, saf prizmatik renklerin kullanımıyla, açık havada ışığın değişen etkilerini yakalamak amacıyla gerçekleştirildi. İzlenimciler ilk sergilerinden sonra değişik sanatçıların katılımıyla sekiz sergi açtılar.

Claude Monet, İzlenim, Gün Doğumu
Claude Monet, İzlenim, Gün Doğumu

Bu akım resim sanatında gerçek bir devrim olarak nitelendirildi. Empresyonizm “bir izlenimin uyardığı duyumların, duyulduğu biçimde üretildiği bir resim yöntemi”ydi ve Empresyonist sanatçı, genellikle, bilinen kurallara aldırmaksızın kendi kişisel izlenimlerine göre nesneleri resmetmeyi amaçlıyordu.

Empresyonistler birbirinden ayrı, tek tek fırça vuruşlarıyla ve saf prizmatik renkleri kullanma tekniğiyle açık havada resim yaptılar. Amaçları ışığın değişen etkilerini yakalayarak, bunu canlılıkla, doğaya yakınlıkla ve yoğunlukla yansıtmaktı. Bu yenilikçi akıma öncülük etmiş pek çok sanatçı vardır. Öncelikle İngiliz resim okulu etkin oldu. 1870 Savaşı sırasında Monet, Sisley ve Pissarro, ünlü İngiliz manzara ressamları Constable, Bonington ve Turner’i inceleme fırsatını buldular. Fransız resim sanatının Empresyonizme doğru kaydettiği gelişmelerde, İngiliz resim okulu önemli bir rol oynamıştır. Caude Monet, Sisley ve Pissaro, 1870 savaşı sırasında Constable, Bonington ve Turner gibi büyük manzara ressamlarının eserlerini incelemek amacıyla Londra’ya gitmişlerdir. Pissarro Constable, resimdeki amacının “ışık, çiğ taneleri, esinti, tazelik ve çiçek” olduğunu vurgulayıp, “dünya yaratılalı beri ne bir ağacın iki yaprağı, ne ayrı ayrı iki günün her biri ve ne de iki saatin her biri birbirinin aynı olmamıştır. Doğanın bu gerçek ürünleri gibi sanatın ürünleri de birbirinden tamamen farklıdır” dediğinde, zaten Monet’yle aynı görüşte olduğunu vurgular. Monet’in çevresindeki kimi sanatçılar, Poussin, Watteau, Boucher ve Fragonard gibi Fransız sanatçılarından da etkilendiler. Constable’ın hayranlarından olan Delacroix, şu sözleri söylediğinde sanatçının görüşünü doğrulamaktadır: “Constable çayır resimlerinde kullandığı yeşil rengin birçok farklı yeşillerden oluştuğu için çok daha iyi olduğundan söz etmektedir”. Bu yöntem daha sonraları Claude Monet ve arkadaşları tarafından da kullanılmıştır.

Berthe Morisot, Çimenlerde
Berthe Morisot, Çimenlerde

Courbet’nin dolaysız etkisi en belirgin olan ressam Edourad Manet’dir. İki ressam arasında, çağdaş eleştirmenlerin de dikkatini çeken bu benzerlik, “güzel olan” konuları seçişlerinde olduğu kadar, işledikleri “modern” gerçekçi konularda, portrelerinde ve İspanyol ressamlarının onlarda yaptığı kuvvetli etkide, , siyah rengin ılık tonlarına kontrast oluşturarak, özellikle belirginleşen açık parlak renkleri kullanmalarında açıkça görülmektedir. Manet’in, özellikle 1863’te Salon de Refusés’te Déjeuner sur l’herbe (Kırda Öğle Yemeği)’ı sergilemesinden sonra, Empresyonizmin başlangıcında oynadığı rol herkesçe bilinmektedir. Manet, sanat alanındaki yeni eğilimlerin ateşli bir sözcüsü olmakla birlikte; ancak bir veya iki yıl sonra 1870 savaşı bitiminde Claude Monet’nin teşvikiyle açık havada resim yapmaya başlamıştır.

Bununla birlikte Manet, Empresyonistlerin açtığı sekiz sergiye de katılmayı reddetmiş ve kendini daima herhangi bir okula bağlı olmayan “bağımsız” bir ressam olarak görmüştür. Ayrı nedenlere dayanmakla birlikte Manet’nin bu konudaki belirgin olmayan durumu, Degas’ninkinden farklı değildir. Degas, kendisini “çağdaş yaşamın klasik ressamı” olarak tanımlıyordu ve Empresyonistlerin sekiz sergisinden yedisine katılmıştı. Ancak yaşamı boyunca açık havada resim yapmayı kesinlikle reddetti. Bu nedenle Degas’nın gerçek anlamda bir Empresyonist olduğu söylenemez. Manet gibi, Degas da daha çok bağımsız bir ressamdı.

Edgar Degas, Eldivenli Şarkıcı
Edgar Degas, Eldivenli Şarkıcı
Edgar Degas, Absint İçenler
Edgar Degas, Absint İçenler

Edebiyat alanında Empresyonizme en iyi örnek Marcel Proust’tur. Proust bir kır manzarasını ya da daha doğrusu bir kır manzarasına baktığı zaman duyduklarını anlattığında gözlerimizin önünde birdenbire Empresyonist bir resim canlanır: “Güneş batmıştı ve elma ağaçlarının dalları arasında gözüken deniz soluk mor renkteydi. Soluk renkli çelenkleri andıran ve akıldan çıkmamakta direnen kederli düşüncelere benzeyen küçük mavi ve pembe bulutlar ufukta geziniyordu. Uzun, kederli bir kavak ağaçları dizisi gölgelere karışıyordu ve bu ağaçların tepeleri, sanki bir kilisenin renkli pencereleri gibi uzanıyordu. Güneşin son ışıkları, gövdelerine dokunmaksızın ağaç dallarını renklere buluyor, gölge sütunları üzerinde parlak ışıktan çelenkler bırakıyordu” (Les Plaisirs et les Jours, 1896).

Empresyonizmin etkisinde kalan bir başka sanat dalı da müziktir. Emile Vuillermoz, Debussy’nin, Empresyonist ressamların yaptıklarıyla harika bir şekilde uyum sağladığını söyler. Bu ressamlar kendi uğraş alanlarında ağır basan unsur olarak, ışığın özünü kavramaya çabalamışlar ve bu çaba onları microstructure (alt yapı) diyebileceğimiz bir resim yapma yöntemine götürmüştü. Debussy de onlar gibi, seslerin ve tonların niteliklerini dağıtıp, bölerek ve çözümleyerek müzikte her türlü parçalama yöntemini denemiştir. Nitekim onun “bölünmüş dörtlü” gibi eserlerini ve çalgılarda sesi alçaltma düzenini sevmesi, resimdeki fragmantasyon (parçalı, tek tek renk kullanma) tekniğine benzer. Bu konuda söz edeceğimiz bir başka besteci, birbirine geçişen tonları ve son derece hafif ritmiyle, ince ve zarif bir stile sahip Gabriel Fauré’dir. Bu sanatçının müziği; dinleyen kişiye, denizi, dalgaları, bulutları ve rüzgârı düşündürür.

Edouard Manet, St. Lazare Garı
Edouard Manet, St. Lazare Garı
Claude Monet, Etretat Kayalıkları
Claude Monet, Etretat Kayalıkları
Camille Pissarro, Hasat
Camille Pissarro, Hasat
Alfred Sisley, Sevr İstasyonu
Alfred Sisley, Sevr İstasyonu

Geri dön..

Empresyonizm (İzlenimcilik)” üzerine 2 yorum

  1. Geri bildirim: EMPRESYONİZM (İZLENİMCİLİK) | TorchWell

  2. Gerçekten de gayet güzel açıklamamlı resimli örnekli bir site ve gayette iyi bir bilginin de not edildiği bir sayfa benim işime ve özellikle de bana yararı çok oldu teşekkürler..

Yorum bırakın