Rokoko Sanatı

1715 – 1774 yılları arasında aydınlanma çağında ortaya çıkan Rokoko sanatı, daha çok dekorasyona yönelik olduğu için, bazı kaynaklarda ayrı bir üslup olarak yer alamayıp, Barok sanatın geç dönemi olarak anılmaktadır.

Rokoko’nun sadece bir süsleme ögesi olarak görülmeye başlaması, aslında sakıncalı bir tutumdur. Sanatın anlatım olanaklarını alabildiğine kısıtlar, onu gerçeklerden koparıp yavanlaştırır. Bu yüzden kimi sanat tarihçileri, resmin bezemeye, heykelin porselen biblolara dönüştürüldüğü Rokoko sanatını bir çöküş üslubu diye tanımlarlar. Yine de özellikle Fransa sarayı ve soylular çevresinin bazı yetenekli ressamları bu üslubu da özgün bir sanat düzeyine çıkarmayı başarmışlardır.

Bu dönemde göz alıcı giysili hafif meşrep hanımların, peruklu, fraklı çapkın erkeklerin gönül ilişkileri günlük yaşamın olduğu gibi sanat yapıtlarının da başlıca konusu haline gelmiştir. Dönemin portre sanatı bile bu beğeniye uymuştur. Boucher’in Madam Pompadour Portresi, Fransa Kralı’nın şatafatlı giyimi aşırı makyajıyla bir taş bebeği andıran metresinin salt fiziki güzelliklerini yansıtmaktadır.

Madam Pompadour Portresi
Madam Pompadour Portresi

Fragonard’ın Salıncak adlı yapıtında bir park köşesinde çapkınca eğlenen bir çift görülmektedir. Hanımın fırlayan pabucu, açılan eteği bu dedikodulu yaşama ince bir nükte katmaktadır.

Salıncak
Salıncak

Watteau ve Boucher gibi ünlü ressamlar, söz konusu tasasız yaşamdan kesitler verdikleri halde, yapıtlarını sanat düzeyine çıkarmayı başarmışlardır. Watteau, Sanat Galerisi adlı yapıtında soylu bir hanımın bir resim galerisini ziyaretini yansıtmaktadır. Satıcılar da bu kaprisli hanımın isteklerini karşılama çabasındadırlar. Lancert de Komedi Dünyası adlı yapıtında soylu kesimin çok hoşlandığı İtalyan komedyenlerinin bir gösterisini konu almıştır. Konuları dönemin yaşantısını yansıtmakla birlikte bu resimler, dekoratif, yüzeysel bir çalışma etkisi bırakmazlar. Boucher ise bu yaşamın cinsel yanını ele almış ama bunu adiliğe kaçmadan vermeyi başarmıştır. Sanatçı, Venüs’ün Doğuşu adlı yapıtında uyandırılmak istenen erotik duyguları konuya mitolojik bir nitelik katarak, onu bir masal dünyasına taşıyarak vermektedir. Böylece dönemin beğenisine uymakla birlikte seçtiği konu ile salt bu beğeniye boyun eğmediğini göstermektedir.

Komedi Dünyası
Komedi Dünyası
Venüs'ün Doğuşu
Venüs’ün Doğuşu

Rokoko, Fransa’da daha çok soyluların savunduğu ve sahip çıktığı bir akım olmakla birlikte, hazcılığı sembolize eder. Dönemin soylu ve aristokrat kesiminin zevkini yansıtan Rokoko, Barok sanatın gösterişinden uzak, sade ve zariftir. Bu süsleme biçiminde C ve S şekillerinin yanı sıra, deniz kabuğu motifleri ve bitkisel motifler kullanılmıştır. Bu akımda, derinlikten çok, güzellik ön plandadır. Rokoko, Barok sanatın hem zirvesi hem de çöküşü olarak görülür. Barok mimarisindeki ağır ve ciddi yapıtlardan sonra sanatçılar daha hafif bir tarza yöneldiler. Barok mimarideki dindarlık yerini dindışı mimariye bıraktı. Saraylardaki salonlar, duvardaki tablodan mobilyaya, duvar kâğıdından kadınların mücevherlerine kadar Rokoko akımının etkisine girdi. Dekorasyon, tavan, duvar, köşe süslemeleri dışında porselen, mobilya, seramik gibi alanlarda da Rokoko etkisini gösterdi ve bu işlerde sanatçılar, motifin her yerini en ince ayrıntısına kadar işlediler.

Topkapı Sarayı’nın giriş kapısı ile Ayasofya arasında bulunan III. Ahmet Çeşmesi, Lale Devri’nde inşa edilen bir yapıdır. Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın önerisiyle III. Ahmet tarafından mimar Mehmet Ağa’ya, 1729 yılında yaptırılmıştır. Türk rokoko tarzının en güzel örneklerinden olan bu çeşmenin köşeleri, yumuşatılmış dikdörtgen planlıdır. Köşelerde sebiller bulunan çeşme, üzeri ahşap saçaklı bir çatı ile kapatılmıştır. Simetrik bir yapı olan çeşmenin üst örtüsünde dıştan görülebilen kubbeler, görsel zenginlik için yapılmıştır. Çeşme, rokoko sanatını yansıtan bitkisel motifler, bezemeler ve mukarnas gibi mimari işlemelerle estetik bir görünüm kazanmıştır. Uzun vazolar içine yerleştirilmiş çiçek motifleri batılılaşma ile Osmanlı bezemesinde görülmeye başlamıştır.

III. Ahmet Çeşmesi
III. Ahmet Çeşmesi

Fransa’da uygulanan yeni bir müzik üslubunun da adı olan Rokoko, köklü Barok geleneğinin bakışımsız mücevher gibi işlenmiş armoni ve ağır kontrapuan yapılarına başkaldırıp, sonradan Klasik müziğin örnek alacağı sadelik ile yeniliği getirmiş ve Geç Barok dönemini noktalamıştır.

Rönesans Akımının bu açıdan devamı olarak da düşünülebilecek olan Rokoko, Barok’un uhrevi görkemini geride bırakarak, onun yerine aydınlanmacılığı, insancıllığı ve duygusallık ile mantığın bütünleştiği kıvrak ölçülülüğü getirmiştir. Genel tarih çizgisine bakıldığında ise, bütün sanat dallarının yavaş ama belirgin biçimde laikleşmesi sözkonusu olmuştur.

Barok müzik, daha ziyade Kilise’ye hizmet eden Tanrısal bir kutsayış ne kadarsa, Rokoko da soylu kesimlere hitap eden fiyonklu, nakışlı bir dünyevi sanat o kadar olmuştur. Kültürel olarak aristokrasi ve ileri burjuvazi ile özdeşleşen Rokoko, Kilise’nin tekdüze din anlayışından uzaklaşan zenginlerin kişisel zevklerine uygun olarak hazırlanmıştır.

İtalya’da erken Rokoko esinlerini ilk gördüğümüz bestecilerin başında gelen Antonio Vivaldi, yaşamının ilerleyen yıllarına özgü olgun Venedik kıvamında, yumuşak ve dokunaklı, neşe ile hüznün sarmaştığı, duygulu ve insancıl yönleriyle gönül okşayan şaheser müziklerin yaratıcısıdır. Vivaldi’nin, 400’ü aşkın Konçerto ve 40 civarında Opera bestelediği bilinmektedir.

Geri dön..

Rokoko Sanatı” üzerine bir yorum

  1. Geri bildirim: ROKOKO SANATI | TorchWell

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s