Sokrates baldıran zehiriyle dolu kabı içtiğinde Platon 29 yaşındaydı. Uzun süre Sokrates’in öğrencisi olmuştu. Sokrates’in ölümü Platon’un, toplumdaki geçerli ilişkiler ile doğrular ya da idealler arasında çelişki olabileceğini görmesini sağladı. İlk eseri Sokrates’in mahkeme huzurunda söylediklerini aktardığı, Sokrates’in Savunması’dır.
Platon hem doğada ebedi ve değişmez olanla hem de ahlak ve toplumda ebedi ve değişmez olanla ilgileniyordu. Ona göre bunlar bir ve aynı şeydi.
Platon’a göre doğada görüp dokunduğumuz her şey akıyordu. Yani çözülüp dağılmayan birtakım temel maddeler yoktu. Duyu dünyasına ait ne varsa, hepsi mutlaka maddeden meydana gelmeliydi ve madde zamanla aşınmak zorundaydı. Ama bir yandan da her şey ebedi ve değişmez olan bir biçime göre oluşmuştu.
Yani Platon’a göre ebedi ve değişmez olan şey fiziksel bir ilk madde değildir. Ebedi ve değişmez olan, tinsel ve soyut örneklerdir, görünen şeyler hep bu örneklere göre oluşmuştur.
Sonuç olarak Platon duyular dünyasının ardında ayrı bir gerçeklik bulunduğuna inanıyordu. Bu gerçekliğe idealar dünyası adını vermişti. Doğada karşımıza çıkan çeşitli görüntülerin ardındaki ebedi ve değişmez örnek resimler, yani ilk resimler burada yer almaktaydı. Bu ilginç açıklamaya Platon’un idealar öğretisi denmektedir.
Platon için önemli olan nokta, değişen bir şey hakkında hiçbir zaman kesin ve emin bir bilgiye sahip olamayacağımızdı. Duyular dünyasına ait tutup dokunabildiğimiz şeyler hakkında ancak birtakım görüşlerimiz olabilirdi. Kesin bilgi ise sadece aklımızla bildiğimiz şeylere ilişkindi. Algıladığımız ya da duyumsadığımız şeyler hakkında ancak emin olamadığımız görüşlere sahip olabiliriz. Ama akıl yoluyla bildiğimiz şeyler hakkında kesin bir bilgiye ulaşabiliriz. Bir üçgenin iç açıları toplamı sonsuza dek 180 derece edecektir. Aynı şekilde, duyular dünyasındaki bütün atlar topal olsa bile, atların dört bacaklı olduğu ideası geçerliliğini koruyacaktır.
Yani gerçeklik iki farklı kısımdan oluşmaktadır.
Birincisi, hakkında kesin ve mükemmel olmayan bilgiler edinebildiğimiz duyular dünyasıdır. Bu bilgilere kendileri de kesin ve mükemmel olmayan beş duyumuzu kullanarak sahip oluruz. Duyular dünyasında öncelikle geçerli olan bilgi her şeyin aktığı, hiçbir şeyin sağlam ve kalıcı olmadığıdır. Duyular dünyasında hiçbir şey varlığa sahip değildir, birçok şey oluşup var olur ve sonra da yitip gider.
İkincisi ise idealar dünyasıdır. Aklımızı kullanarak bunun hakkında kesin ve emin bilgiye sahip olabiliriz. Yani idealar dünyası duyular aracılığıyla bilinemez. Buna karşılık idealar ya da biçimler ebedi ve değişmezdir.
Platon Devlet adlı diyaloğunda ideal devleti betimlemiş, ütopik devlet dediğimiz şeyin nasıl olması gerektiğini anlatmıştır. Platon’a göre devlet filozoflar tarafından yönlendirilmelidir. Bunun gerekçesini açıklarken tek bir insandan yola çıkar.
Platon’a göre insan bedeni üç kısımdan oluşmuştur: kafa, göğüs ve karnın altı. Bunların her biri ruhsal bir yetiye karşılık gelir. Akıl kafaya, irade göğüse, haz ve arzu ise karnın altına aittir. Ayrıca bu yetilere denk düşen birer ideal ya da erdem söz konusudur. Akıl bilgelik peşinde koşmalı, irade cesaret göstermeli ve arzu da gemlenmelidir ki, insan ölçülü olabilsin. Ancak bu üç kısım birlikte işliyorsa uyumlu ya da düzgün bir insan ortaya çıkabilir.
Platon’un tasarladığı devlet de tıpkı bir insan gibi kurulmuştur. İnsanın kafa, göğüs ve karın altından oluşması gibi, devletin de yöneticileri, muhafızları ve ticaret sınıfı bulunur. İyi bir devletin kurulabilmesi için bu devletin akıl tarafından yönetiliyor olması şarttır. Kafa nasıl bedeni yönetiyorsa, toplumu da filozoflar yönetmelidir.