Rüya

Rüya hünerli bir sihirbazdır, varlıkların boyutlarını ve birbirlerine olan uzaklıklarını değiştirir, yan yana uyuyan kişileri ayırır, birbirine uzaktaki kişileri kavuşturur, kadın birkaç metre ötesinde uyuyor olsa da adam ona nasıl ulaşacağını bilemez, oysa ne kolaydır iskele tarafından sancak tarafına geçmek.

Bilinmeyen Adanın Öyküsü

Jose Saramago

Savaş hep aynı savaş

Bilinen tarih boyunca, olasılıkla Neolitik Çağ’ın sona ermesinden bu yana, dünyada üç tür insan olagelmiştir: Yüksek, Orta ve Aşağı. Bunlar kendi içlerinde de pek çok alt bölüme ayrılmışlar, sayısız ad taşımışlar, sayıları ve birbirlerine karşı tutumları çağdan çağa değişmiş, ama toplumun temel yapısı hiçbir zaman değişmemiştir.

Bu üç kesimin amaçları asla uzlaştırılamaz. Yüksek kesimin amacı, bulunduğu yeri korumaktır. Orta kesimin amacı, Yüksek kesimle yer değiştirmektir. Aşağı kesimin amacı ise -bir amacı varsa kuşkusuz, çünkü Aşağı kesimin temel özelliği, ağır ve sıkıcı işlerin altında çoğu zaman gündelik yaşam dışında hiçbir şeyin bilincine varamayacak kadar ezilmesidir- tüm ayrımları ortadan kaldırmak ve tüm insanların eşit olacağı bir toplumy aratmaktır. O yüzden, ana çizgisi değişmeyen bir savaşım tarih boyunca tekrarlanıp durmaktadır.

BİN DOKUZ YÜZ SEKSEN DÖRT

GEORGE ORWELL

Ulus Devlet Adım Adım Yıkılıyor

Beyin temizleme, beyne yeni algılama düzeneği yerleştirme, örgütleme, kimlik oluşturma ve eyleme geçirme süreci 18 adımda gerçekleştiriliyor:

-Kamuoyu oluşturucuları- bizdeki adlandırmayla, aydınlara, yazarlara, bilimadamlarına- yönelik içerde ve dışarda, masrafları karşılayarak, konferanslara çekmek. Katılımcılarla doğrudan ilişki içinde, ilgili ülke hakkında bilgi almak ve “düşünce” ve “örgütlenme” özgürlüğü başlığı altında yeniden yapılanma düşüncesini benimsetmektir.

-Alt örgütler yoksa, hemen Helsinki Nihai Senedi kapsamında Helsinki Yurttaşlar ve Ortak Zemin Merkezleri örgütlemek ve koşullar olgunlaştıkça, uzaktan yönlendirilebilecek bir ilişkiler ağı altında insan hakları dernekleri ve benzeri örgütlenmelerin kurulması.

-Yeni propaganda aygıtlarının (radyo, gazete, dergi, televizyon, video yayını) devreye sokulması. Bilimsel ve magazinsel içerikli, insan hakları ilkeleri üstüne sürdürülen yayınların yoğunlaştırılması. İnsan hakları ihlallerinin yaratılmasıyla sürecin hızlandırılması.

-Casuslar yerine yayın muhabirleriyle yerinden bilgi elde etmek için yaygın bir yayıncı eğitim programının gerçekleştirilmesi.

-Bilimsel ve toplumsal konferansların çoğaltılması. Yerel vakıf ve “think tank” derneklerinin kurulması.

-İşadamları derneklerinin, sendikaların kurulması, varolanların içine bilim danışmanlarıyla sızılması. Siyasi partilere eğitim programlarıyla, particilik dersleriyle kadroların yönlendirilmesi, gençliğin “düşünce özgürlüğü” ve “siyasi katılımcılık” propagandasıyla örgütlenmesi.

-Gizli ve yarı gizli istihbarat çalışmalarının azaltılması, buna karşılık medya muhabir ağıyla açık ve yaygın istihbarat toplanması, olanaklıysa Amerikan televizyonlarının yerli şubeleri ile yayına geçilmesi, eksik-yanlış bilgilendirmeyle kitlelerin yönlendirilmesi, eğitim-konferans-gezi düzenleyerek yerel medya ile kalıcı bağlar oluşturulması.

-Etnik ayrılıkları güçlendirmek üzere kültür anımsatma programlarına başlanarak yerel toplantılardan uluslararası toplantılara adam taşınması, ulusal-bölgesel tarihin bütünleştirici özelliklerinin azımsanılarak, yerel tarih, yerel kültür araştırması adı altında en eskiye özlem yaratılması.

-Yanlış ve eksik bilgilendirme: Kitlelerin akıl denetimlerini ele geçirmek üzere yoğun propaganda ve yanlış bilgilendirmeyle tarihsel devlet kurumlarının ve etnik sürtüşmeleri önleyen geleneksel kurumların yıpratılması, toplumsal kimliği karıştırmak için tarihsel ve toplumsal gelişim gerçeklerini tahrif ederek, yeni kimlikli topluluklar yaratılması.

-Yolsuzluk kampanyaları: “Yerinden yönetim” taleplerini yükselterek, devletin egemenliğinin zayıflatılması, yolsuzluk olaylarını abartarak topluma aşağılık duygusunun yerleştirilmesi, halkın çaresizliğe itilmesi.

-İktisadi ortamı denetleme: Borç ekonomisinde dalgalanmalar yaratmak üzere, para piyasalarının dışardan gelen uluslararası vur-kaç tefecilerine sonuna dek açılması.

-Merkez devlete güvensizlik yaratma: Kritik dönemlerde iktisadi bunalım yaratılmasıyla umutsuzluğa düşürülen yerel sanayicilerle ve üreticilerle konferans, sempozyum adı altında doğrudan ilişkiye geçilerek, devlet merkezine karşı güvensizlik aşılanması.

-İşadamlarını örgütleme: Yerel işadamı örgütlerinin ve ilişki bürolarının kurulması; başına buyruk, devlet denetiminden giderek uzaklaşan ‘serbest ekonomi’ ve ‘serbest pazar’ düzeninin kabul ettirilmesi.

-Ulusal sanayinin yıkımı: Ulusal iktisadın çökertilmesi için, ulusal sanayileşmenin ve enerji kaynaklarının yıkıma uğratılması için toplum ile devlet arasında çatışmayı da içerecek biçimde çevreci akımların, örgütlerin desteklenmesi ve ulusal madenciliğin, doğal yakıt üretim kaynakları işletmeciliğinin ulusal egemenlik alanının dışına çıkartılması.

-Orduları ulusal savunma kimliğinden koparma: Güvenlik güçlerinin ulusal yapıların korunmasına yönelik müdahalelerini önlemek için, profesyonelleştirmek. Devlet egemenliğine sahip çıkmaya çalışan orduları geriletmek için, kışkırtmalara başvurularak, ordu yönetimlerinin günlük siyasete çekilmesi, ordu içinde politik tartışma, ordu ile halk arasında cepheleşme yaratılması.

-İnanmış örgüt liderlerinin yetiştirilmesi: Liderlik programlarıyla, güdümlü yeni dünya düzenine tapınan ultra-liberal önderlerin üretilmesi ve yeni partiler kurulması, varolanlara yeni liderler yerleştirilmesi; parti programlarının rejimle hesaplaşmaya yönelik, birer kışkırtma programına dönüştürülmesi.

-Ulusal bunalımlar yaratılması: Ülkede sık sık iktisadi dalgalanma yaratılarak bunalım aralarının azaltılması. Ulusal devlet merkezinin elindeki en önemli güç olan para kaynaklarının, bankaların, devlet şirketlerinin kapatılması, yabancı şirket egemenliğine geçirilmesi.

-Ulusal üretim birimlerinin ele geçirilmesi: Yaratılan iktisadi bunalımlar sonucunda, ağır sanayi işletmelerinin, enerji ve iletişim kurumlarının ‘özelleştirme’ adı altında yabancı şirketlere yok pahasına devredilmesi; bağımsızlığı pekiştirecek büyük projelerin önlenmesi.

-Silahlı gücün zayıflatılması: İktisadi bunalımı bahane ederek, toprak bütünlüğünü koruma aracı ulusal ordunun, silah donanımlarında, komuta kontrol ve iletişim sistemlerinde yenilenme alımlarının kısıtlanarak, zayıflatılması ve ulusal sınırların gevşetilmesi.

-Devlet yönetiminin kargaşayla ele geçirilmesi: Seçim darbesiyle egemen devletin ele geçirilmesi. Merkezi direniş olursa, yaygın ve sürekli kitle gösterileri düzenlenmesi. Bu sürecin hızlandırılması için halkı ikna edici etnik çatışmalarının düzenlenmesi, ölümle sonuçlanan kışkırtmalarla etnik ya da mezhepsel kimliklerin kemikleştirilmesi.

-Belediye hizmetlerinin yabancı şirketlere devredilmesi: Yerel yönetimi güçlendirme adı altında, toplumsal hizmetlerin ‘kârlılık’ esasına oturan şirketlere devredilmesi, su-elektrik gibi kentsel işletmelerin yabancı şirketlere devredilmesi için gerekli düşünsel alt yapının oluşturulması.

-Kültürel kaynaşmanın yıkımı: “Çok kültürlülük” propagandasıyla toplumsal ortak kültürün temellerinin yıkılması. Din kültürünün parçalanmasıyla geleneksel akışın kesilmesi; ulusal dayanışmayı pekiştirici etkisinin yok edilmesi için, “medeniyetler arası diyalog” programıyla, Batı’nın dinsel kurumlarının güdümünde eritilmesi. Böylece azınlık din kurumlarıyla, ulusal egemenliğin karşısında ortak, dinsel cephe oluşturulması.

“project democracy”
sivil örümceğin ağında
Mustafa Yıldırım

Hapishaneden geçilmeden..

Ne yapalım, tarih göstermiştir ki, zor dönemler gazetecisini, yazarını, hukukçusunu, aydınını da yaratır. Geleceğin iyi gazetecileri, yazarları bugün hapishanelerde yetişiyor. Hapishaneden geçilmeden aydın olunmaz.

(Soner Yalçın’ın, hapisteki gazeteci Çağdaş Ulus’a gönderdiği mektuptan bir paragraf)

CEMAAT İSTERSE
ÇAĞDAŞ ULUS

Ele geçirilmeden yedeklenebilen DVD!

51 nolu DVD, 7 Ocak 2009 tarihinde bir ofiste bulunmuştur. DVD’nin ofisinde bulunduğu iddia edilen kişi, bu iddiayı ifade ve savunmasında reddetmektedir. 51 nolu DVD adli emanete alınmıştır. Ancak, daha sonra DVD’ye bakıldığında, açılmayacak derecede kesilmiş olduğu tespit edilir. Mahkeme, polislere bu DVD’nin yedeği olup olmadığını sorar. Polisin cevabı, normal olarak yedekleme yapmadıkları, ancak 51 nolu DVD’nin ellerinde yedeği olduğu şeklindedir.

Gönderilen yedek DVD’nin Naip Hakimlik tarafından bilirkişi raporu istenir. Bilirkişi raporu gelir. 7 Ocak 2009 tarihinde ele geçirildiği belirtilen 51 nolu DVD’nin polisteki yedeği 31 Aralık 2008 tarihinde oluşturulmuştur. Yani DVD’nin aslı ele geçirilmeden 1 hafta önce yedeği oluşturulmuştur. Bunu kim, nasıl izah edecektir?

SUÇLAMALARA KARŞI GERÇEKLER
İLKER BAŞBUĞ

Gizli Tanık Komedyası

Müebbet hapse mahkum edilmiş bir teröristin tanıklığından sonra, çeşitli suçlardan hükümlü “Gizli Tanık 9”, 14 Kasım 2012 tarihinde İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde ifadesini verdi. Gizli tanık bilinmeyen bir nedenle kimliğini birdenbire açıklayınca kendisinin aynı zamanda Ergenekon davası olarak bilinen davanın da sanığı olduğu ortaya çıktı. Bu nedenle yemin ettirilemeyen ve açık kimliğinin yayınlanmasına yasak getirilen bu kişi, aynı davanın hem sanığı hem gizli tanığı hem de açık tanığı olmuş oldu. Herhalde bu durum, eşine zor rastlanır bir hukuk olayı olarak hukuk literatürüne de geçmiştir. Böylece, Silivri’de sürmekte olan “Gizli Tanık Komedyası”na bir trajikomik sahne de eklenmiş oldu.

 

SUÇLAMALARA KARŞI GERÇEKLER
İLKER BAŞBUĞ